Rafügüzaf Bülteni

Yazar

Nehir Yılmaz

28. Sayı

Diğer

Rafügüzaf Kitap Kulübü Mart Ayı Kitabımız; Kara Kitap, Orhan Pamuk

Bir kadını mı, bir kenti mi, bir bilgeyi mi aramak daha zor? Yoksa kendini mi?

Hepimiz farklı zamanlardan, farklı nesnelerle daldık Kara Kitap'a bu ay. Hepimizi başka yerden yakaladı Galip'in hikayesi. İlginç, içten ve insaniydi dönüşümü, arayışı ve biraz da yok oluşu, hiç'e varışı. Birbirine benzeyen suretlerimiz, aynılaşmamız, aynalarımız o boğazın suları çekildiğinde görünüverdi tüm çıplaklığıyla. Eşitlendi herkes ve tüm zamanlar. Şeyh Galib'den, Dante'ye, Inferno'ya. 

Orhan Pamuk'a Nobel yolunu açan en önemli eserin bu olduğu biliniyor. Yazar “Yoğun bir çabadan sonra, ruhsal bir bunalımın eşiğine gelerek bitirdiğim romanın popüler olmasını ya da çok satmasını hiç beklemiyordum” diyor sonsözde. 

Bir kez okumanın sizi eksik hissettirebileceği, metinlerarasılığın büyüsünü barındıran ve sonra içinde bahsi geçen her ne varsa arayışına düştüğünüz (alın size bir arayış daha!), çok İstanbul, çok esrar, çokça kendiniz olmayı sorgulayacağınız bir çatışma bu kitap. Tam Kara Kitap!

 

Rafügüzaf Kitap Kulübü Nisan Ayı Kitabımız; Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley

“Herkes herkes içindir.” 

Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley'nin edebi tarafı bir yana felsefi, derin ve sorgulamacı bir distopya ile karşımıza çıkıyor. Üstelik bu distopya hangi zamandan bakarsa baksın, kendimize de ulaşma olanağı sağlıyor. Mesela buradaki kurmacada olaylar F.S. 600 lere ait ama sanki çok bilindik, sanki çok biz. Bazı yazarların zamansız oluşuna bir kez daha tanıklık ettik bu ayki kitabımızda. Her anlamıyla çok yönlü bir değerlendirmeye sahip olacak kadar zengin, akıcı anlatımıyla her okura hitap edebilecek kadar da cesur. Felsefe, toplum, tüketim, ekonomi, insan, hipnoz ve günümüz uyuşturanlarını konuştuk. Yine bir sürü soru ve detay kaldı geriye. Yazarın hayatı, kimliği elbette ayrıca merak uyandırdı.  Aldous Huxley 1932'de yayımlanan “Cesur Yeni Dünya”da toplumu ve bileşenlerini yapay bir sistem içindeki yapay bir dünya ile anlatmaya başlayıp buradan bireye ve bireyselliğe inen çetrefilli yollarla denemişti. Edebiyat, bilim ve felsefe ile uğraşan Huxley ailesinin, geniş entelektüel etkilerini barındıran kimliği sayesinde geriye her dönem okunabilecek, zamansız bir eser bırakacaktı. Fransızca dersi verdiği zamanlarda, başka bir distopik eser olan 1984'ün yazarı George Orwell'in hocası olması da başka bir tesadüf tabii. 

 

Vahşi'nin (John) yeni modern dünyadaki sorgulamaları, bu yakanın insanlarını da kızdırmış olmalı ki, yine dışlandı ve tuhaf karşılandı. Hem içine doğduğu hem de yeni göç ettiği yerde öteki olan John, Sheakespeare ve tüm inandıkları kalbinde çıktığı bu yolculukta, bir film sahnesini andıran Mustafa Mond ile diyaloğunda adeta tüm isyanını ve sorularını bıraktı ortaya. Mond'un zaten bildiği tüm bu acılar için çok net bir cevabı vardı oysa;

Cemaat, Özdeşlik, İstikrar!